Cilt:74 Sayı:04 (2019)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:74 Sayı:04 (2019) by Issue Date
Now showing 1 - 16 of 16
Results Per Page
Sort Options
Item Becoming Borderless: Making the Unfamiliar Familiar- Erasmus Experience(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Ateş, Özgür; Siyasal Bilgiler FakültesiThis study focused on seventeen ERASMUS exchange students’ experiences who were enrolled in a business course at a university in Turkey. The data was collected between the years 2013 and 2016, using reflective journaling. Through thematic analysis three overarching themes were identified in the reflective journals: Openness and willingness to engage in the unfamiliar, viewing study abroad experience as a catalyst for breaking down prejudices, and becoming “borderless” or culturally aware. Data revealed that an international student mobility program can create intercultural awareness, help understand similarities and differences in people from different languages, cultures, religions, and countries, among exchange students who have been a part of itItem Türkiye-İsrail İlişkilerinde Değişmeyen Dinamik: Ekonomi(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Sarıaslan, Fatma; Siyasal Bilgiler FakültesiTürkiye’nin 1949 yılında İsrail devletini tanımasıyla başlayan Türkiye-İsrail ilişkileri, İsrail’in Ortadoğu’da barış ve istikrarı olumsuz etkileyen politikaları nedeniyle inişli çıkışlı bir seyir izlemekle birlikte 1990’ların başlarından itibaren ivme kazanmıştır. 1990’lar boyunca iki ülke ilişkileri özellikle 1996 yılında imzalanan bir dizi antlaşma ile hızlı bir gelişme göstermiş ve bu tarihten sonra ilişkiler askeri, diplomatik, siyasi, ekonomik ve istihbarî unsurları içeren çok boyutlu bir niteliğe sahip olmuştur. Takip eden yıllarda, özellikle 2000’lerde gerek iş çevrelerinin ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi yönündeki istekliliği, gerekse siyasi iradenin bu yöndeki desteği ile ekonomik ilişkiler dikkat çekici bir biçimde artmıştır. İki ülke arasında tesis edilmiş olan ekonomik ilişkilerin, özellikle 2010 ve sonrasında Türkiye-İsrail arasında yaşanan muhtelif politik gerilimlere rağmen siyasal krizlerden etkilenmeyecek biçimde devam ettiği gözlemlenmektedir. Çalışma, Türkiye’nin İsrail ile güçlü bir stratejik ittifak ilişkisi kurduğu dönem olan 1990’lı yıllar ile İsrail devletiyle birtakım siyasal krizler yaşadığı 2000’li yıllarda, değişmeyen bir dinamik olarak ekonominin üzerine durmaktadır. Bu bağlamda çalışmada, Türkiye-İsrail ilişkilerinde ekonomik rasyonalitenin belirleyiciliğinin her dönem ön planda olduğu, iki ülke arasındaki ticaret ve doğrudan yatırım ilişkilerinde yaşanan gelişmelerin siyasal konjonktürdeki dalgalanmalardan bağımsız kendi mecrasında etkinliğini sürdürdüğü ortaya konulmaktadır.Item Devrim Teorileri Işığında 2011 Mısır Devrimi ve Sonrası: Ne Tür Bir Devrim Gerçekleşti?(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Kurun, İsmail; Siyasal Bilgiler FakültesiÖnce Tunus’ta başlayarak ardından hızla diğer Arap ülkelerine yayılan “Arap Baharı” adı verilen süreçte Ortadoğu ülkelerinde yaşanan sosyo-politik olayların doğası çeşitli sosyal bilim çalışmalarına konu olmuştur. Bu makale öncelikle iki filozofun (Aristoteles ve John Locke) ve iki politik düşünürün (Edmund Burke ve Alexis de Tocqueville) devrim teorilerini, ardından Marksist devrim çalışmaları okulu ve 20. yüzyıl devrim teorilerini inceleyerek, 25 Ocak 2011 Mısır devriminin hangi devrim teori ve analizleri ile en iyi şekilde anlaşılabileceğini araştırmaktadır. Makalede öncelikle adı geçen devrim teorileri karşılaştırmalı olarak kısaca incelenmiş ve ardından Mısır’da Ocak 2011 ve sonrasında yaşanan hadiseler bu teoriler ışığında anlamlandırılmaya çalışılmıştır. Karşılaştırmalı siyaset bilimi alanında bir çalışma olan makale aynı zamanda Mısır’da 2011 ve sonrasındaki hadiselerin devrim olarak tanımlanıp tanımlanamayacağı meselesini adı geçen devrim teorileri perspektifinden soruşturmaktadır. Makalenin ulaştığı temel sonuç 2011 Mısır devriminin en iyi şekilde 20. yüzyılda Jack A. Goldstone’un sultanî diktatörlüklerin devrilmelerine dair geliştirdiği analizler ve Timur Kuran’ın “kır yangınları” adını verdiği devrim teorisi ile anlaşılabileceğidir.Item Siyaset İdeoloji ve Manipülasyon Ekseninde Medya:16 Nisan 2017 Referandumunun Medyaya Yansıması Üzerine Eleştirel Bir Söylem Analizi(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Çiçek, Atıl Cem; Siyasal Bilgiler FakültesiBu çalışmada, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan anayasa değişikliği referandumunun yazılı basındaki sunumu ele alınmıştır. Bu çerçevede öncelikle, medyanın sırasıyla siyaset, ideoloji ve manipülasyonla olan ilişkisi irdelenmiştir. Özellikle medya ve siyaset, birbirlerini etkileyen, sınırlayan aynı zamanda birbirlerinden beslenen sembiyotik alana sahip iki kavram iken medya, egemen ideolojinin yeniden üretimi ve ideolojik yeniden üretimin bir unsuru konumundadır. Bu bağlamda medya, ideolojik yeniden üretimi gerçekleştirirken alıcıları etki altına alma, yönlendirme gibi fonksiyonlara sahip olan manipülasyon aracını kullanarak, siyasal söylemler üretmektedir. Bu söylemler, geniş kitleler üzerinde karşılık bulduğu oranda, benzer söylemlerin üretimini de beraberinde getirmektedir. Örneklem olarak farklı ideolojik çizgilere sahip olduğu düşünülen Sabah ve Sözcü gazeteleri seçilerek, ilgili gazetelerin nisan ayından başlanarak, referandum gününden bir gün önce olan 15 Nisan’a kadar ki sayıları manşet haber ve haber metinleri ölçütünde çözümlenmeye çalışılmıştır. Teun Van Dijk’in eleştirel söylem analizi modeline göre yapılan çözümleme sonucunda ilgili gazetelerin haber sunuş şekillerinin, aslında kendi ideolojilerinin yeniden üretimine yönelik olduğu saptanmıştır.Item Mizancı Murad Bey ve Siyasi Fikirleri(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Durmaz, İbrahim; Siyasal Bilgiler Fakültesi19. yüzyıl, geleneksel-modern dünyaların çatışmasında ortaya çıkan tüm düalizmlerin öncülüğünde Osmanlı modernleşmesini daha anlaşılır kılabilmek adına incelene gelen en önemli zaman dilimidir. Hiç şüphesiz bu dönemi anlamlandırabilmek; dönem mütefekkirinin, muharririnin, devlet erkânının, tebaanın, hâsılı iz bırakmış tüm bireylerin iç sıkıntılarına, gördüğü sorunlara ve çözüm önerilerine kendi özgün dünyalarından bakabilmekle mümkündür. Bu noktada yüzyılın en çalkantılı geçişlerine bizzat şahit olmuş ve bilfiil siyasi mücadelesini devam ettirmiş önemli simalardan Mizancı Murad Bey’in siyasi fikirlerini incelemek, bir yandan dönemin en önemli akımlarından olan İslamcılık ve Osmanlıcılık tartışmalarına katkıda bulunacak, bir yandan da ismi unutulmaya yüz tutmuş Murad Bey’i araştırmacılara tekrardan hatırlatacaktır.Item Financial Inclusion in Turkey: Evidence from Individual Level Data(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Özşuca, Ekin Ayşe; Siyasal Bilgiler FakültesiUsing individual level data from the World Bank Global Findex for 2017, this study analyzes the level of financial inclusion and explores its main determinants in Turkey. In particular, it explores how individual characteristics (i.e. gender, age, income, education) are associated with the usage of formal financial services and impinge on the perceived barriers to account ownership among financially excluded individuals in Turkey. The results of the study indicate that being man, older, richer and more educated increases the likelihood of having a formal account and formal saving. Moreover, mobile banking is found to be driven by identical individual characteristics with that of other traditional formal financial services usage. As regards with the main obstacles for not having a formal account, each one of the individual attributes seems to be significant in explaining different voluntary and involuntary self-reported barriers behind financial exclusion. The findings are of remarkable importance for designing policies to promote financial inclusion in TurkeyItem Eisenhower’dan Obama’ya: ABD Dış Politikasında Ortadoğu ve Suriye(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Harunoğlu, Nur Çetinoğlu; Siyasal Bilgiler FakültesiABD Başkanı Barack Obama döneminde ABD dış politikasında Ortadoğu ve özellikle Suriye hakkında yapılan tartışmalar, 1953-1961 senesinde ABD Başkanı olan Dwight Eisenhower döneminde yapılan tartışmaları anımsatmaktadır. Obama’nın birkaç konuşmasında Eisenhower’ın sözlerine de atıfta bulunması, ABD’deki bazı uzman ve gazeteciler tarafından Obama’nın dış politika yaklaşımı açısından Eisenhower’a benzediği yorumlarının yapılmasına neden olmuştur. Bu çalışma, hem Eisenhower hem de Obama dönemlerinde Ortadoğu’da ayaklanma ve devrimlerin olduğu ortak gerçekliğinden hareket ederek, iki başkanın Ortadoğu ve özellikle de Suriye özelindeki yaklaşımlarının kıyaslanmasını hedeflemekte, var olan yorumlara akademik bir boyut kazandırma gayreti taşımaktadır.Item Sovyetler Birliği’nin Türk Boğazlarıyla İlgili Talepleri:1945-1946 Notaları(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Köse, İsmail; Siyasal Bilgiler FakültesiBolşevik İhtilal (1917) sonrasında kurulan Sovyetler Birliği, Çarlık Rusyası’nın tüm gizli antlaşmalarını açıklayarak tanımadığını bildirmiş, kendi varlığını da tehdit eden işgalcilere karşı Milli Mücadeleye destek vermiş ve Çarlık Rusyası’nın Türk Boğazları ile İstanbul’a yönelik taleplerinden vazgeçmiştir. Paris’te 1925 yılında imzalanan dostluk antlaşmasıyla Türk-Sovyet ilişkileri karşılıklı güven zemininde yürümüş, Sovyetler tarafından, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne (1936) fazla itirazda bulunulmamıştır. II. Dünya Savaşı’nın arifesinde Sovyetlerin barışçıl tutumu değişerek Çarlık Rusyası’nın Boğazları istilaya yönelik politikalarına geri dönülmüştür. Savaşın başladığı yıl 1939 Eylül-Ekim aylarındaki ittifak görüşmelerinde Montrö’nün değiştirilmesi, 1940 yılı Kasım ayında Dışişleri Bakanı Molotov ile Hitler arasında Berlin’de yapılan ittifak müzakerelerinde ise Türk Boğazlarının kontrolünün Sovyetlere bırakılması istenmiştir. Sovyetler, savaşın son iki yılındaki konferanslarda Boğazlarla ilgili isteklerini müttefikleri İngiltere ve ABD’ye kabul ettirmeye çalışmıştır. Stalin Montrö’nün değiştirilmesi talebini ilk olarak 1943 yılı sonunda yapılan Tahran Konferansı’nda gündeme getirmiş fakat savaş şartları içerisinde zikredilen istek detaylı olarak ele alınamamıştır. Talep, bundan sonraki Moskova, Yalta ve Potsdam Konferansları’nda gündeme taşınmıştır. Bu çalışmada arşiv belgeleri ışığında Sovyetler’in 1946 yılında Boğazlarla ilgili olarak Türkiye’ye verdikleri iki nota ve bu notalara Türkiye, İngiltere ile ABD tarafından verilen cevaplar dönemin tarihsel gelişmeleri dikkate alınarak irdelenecektir.Item Amerikan İşletme İdeolojisinin Türkiye’ye Gelişi, Yayılışı ve Ücret Tartışmaları,1960-1980(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Balkılıç, Özgür; Siyasal Bilgiler Fakültesi1960-1980 arasında yeni bir toplu sözleşme düzenine geçilmesiyle ve kalkınma, sosyal adalet, ücret eşitsizlikleri gibi konularda kamusal tartışmaların gittikçe yoğunlaşmasıyla birlikte sermaye sahiplerinin en önemli gündemlerinden birisi sınai karlılıklarını gizlemek/arttırmak ve bunu yaparken de emek süreçleri üzerindeki denetimlerine özellikle örgütlü emeğin rızasını almaktı. Bu anlamda, özellikle 1945 sonrası dünyaya yayılan Amerikan işletme ideolojisi burjuvazinin/işletme yöneticilerinin bir yandan kapitalist karları gizlemek ve diğer yandan emek üzerindeki denetimi sağlamak hususunda rızanın üretilmesinde en önemli araçlardan birisi oldu. Bu çalışma, burjuvazinin örgütlü emeğin rızasını almak için kullandığı en önemli ideolojik mekanizmalardan birisi olan işletme ideolojisinin Türkiye’ye gelişine, yayılmasına ve özel olarak bu ideolojinin önemli bir boyutu olan ücret tartışmalarına odaklanmaktadır. Makalede sermaye sahiplerinin/yöneticilerin karlarını gizlemek-arttırmak ve emek üzerinde denetimi sağlamak için öne sürdüğü ücretler-verimlilik ilişkisi ve ücret sistemlerine örgütlü emeğin sendikal yapısı ve stratejileri nedeniyle rıza göstermediği öne sürülecektir. Bu bağlamda, çalışmanın temel amacı 1960-1980 arasının emek-sermaye çatışmasını incelerken emek süreçlerini büyük oranda ihmal eden mevcut literatüre katkı koymaktır.Item Effects of R&D and Capital Expenditure on Firm Performance: Evidence from Technology Hardware and Equipment Sector(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Öneş, Umut; Siyasal Bilgiler FakültesiPast research has shown positive association with accumulated R&D intensity with firm performance; however, the exact channel and magnitude of this influence seems to vary across sectors and depend on characteristics of the sample and the performance criteria chosen. Using observations from 163 firms operating on a global scale, our study focuses on the empirical relationship between R&D expenditure and firm performance in the global technology hardware and equipment sector (ICB Code 9570), in comparison to fixed capital expenditure based on a cross-sectional regression model. We find no significant association between past R&D expenditure from 2012 to 2016 and operating margin or net margin in 2017, while the impact of past capital expenditure is significant and positive. On the other hand, accumulated R&D appears to increase firm’s future Tobin’s Q or stock-price-to-book value; which reveals a strategic function of R&D expenditure in establishing investor optimism about the future revenue stream of the firm.Item Wilsoncu Kamu Yönetiminde Alman Kökenlerin Yokluğu: “Von Stein, Bluntschli ve Hegel”(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Turan, İsmail Bahadır; Siyasal Bilgiler FakültesiBu çalışmada, Lorenz von Stein ve Johann C. Bluntschli’nin, Woodrow Wilson’a olası etkileri araştırılacaktır. Kamu Yönetimi’nde köken sorununa dair süren tartışmalarda, Alman ülkelerinde üretilen yönetime ilişkin bilgi, merkeze yerleştirilmektedir. Von Stein ve Bluntschli’ye de bu tartışmalarda önemli anlamlar yüklenmekte ve Hegel’in sadık takipçileri oldukları kabul edilmektedir. Bu bağlamda, Hegel ve Alman Organik Devlet Kuramı üzerinden Von Stein ve Bluntschli’ye, oradan da Wilson’a bir çizginin varlığı öne sürülmektedir. Ancak Hegel dizgesi dışında kalan bu yazarların, ifade edilen çizgi bağlamında Wilson’u etkilediklerini ileri sürmek mümkün değildir. Wilson’un, Alman Organik Devlet Kuramı ve özellikle Bluntschli’nin eserlerinden, ayrıntılı olarak incelemeksizin sadece kendi hedefleri doğrultusunda yararlandığı söylenebilir. Dolayısıyla Wilson’un amacının, bireyin kişisel çıkarlarının yıkıcı etkisi yerine, genelin çıkarlarını gerçekleştirmek, ABD’deki kayırmacılık uygulamalarını sona erdirmek, siyasetin yıkıcı ve manipüle edici etkisinden uzak kalacak “idari aygıtı” kurmak olduğu değerlendirilmektedir.Item Türkiye-Rusya İlişkilerinin Yerel Komuoyuna Yansımasına Bir Örnek: Trabzon Basınında Sovyet Rusya ve Komünizm Algısı (1945-1960)(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Aslan, Zehra; Siyasal Bilgiler FakültesiRusya’nın 1945 yılında Türkiye'ye 1925 anlaşmasının geçerliliğini yitirdiğine dair bir nota vermesi, 7 Haziran 1945 tarihinde yeni bir işbirliği antlaşmasının imzalanması için Türkiye'den Kars, Ardahan ve Boğazlardan imtiyaz talep etmesi ve 1946 yılında da Boğazlar konusunda yine Türkiye’ye iki sert nota vermesi ile TürkSovyet ilişkileri Cumhuriyet döneminin en sıkıntılı sürecine girmiştir. Ülke içerisinde endişeler büyümüş ve Rusya ile yaşanan krizler, iç politikada sol faaliyetlere karşı daha şüpheci ve sert bir yaklaşımı beraberinde getirmiştir. Bu gelişmelere paralel olarak da gerek ulusal gerekse yerel basında “komünizm” ve “Sovyet Rusya” ile ilgili yayınlarda kullanılan üslup gittikçe sertleşmiştir. Trabzon’da bu dönemde yayın yapan gazetelerin haberlerinde, dış gelişmelerin ülke gündemindeki siyasi gelişmelere olumsuz etkileri bir şekilde “komünizm”le bağlantı kurularak okuyuculara aktarılmıştır. II. Dünya Savaşı döneminde genellikle Sovyetler Birliği’nin savaştaki ilerleyişi ile ilgili bilgilerin yer aldığı Trabzon basınında, ister iktidar ister muhalefet yanlısı olsun, savaş sonrası gerginleşen ilişkilerle birlikte Rusya ve komünizme karşı ortak bir cephe oluşturulmuştur. Trabzon basınının genel tutumu, Sovyet ve komünizm karşıtlığı, Amerika ve Batı taraftarlığı olmuştur. Bu bağlamda dönemin Trabzon basınının sesi olan “Halk”, “Trabzon”, “Yeniyol”, “Çaykara”, “Demokrat Çaykara”, “Doğu”, “Hizmet” ve “Hakimiyet” gazetelerinden yararlanılarak hazırlanmış olan bu çalışma ile 1945-1960 arası dönemde Trabzon kamuoyundaki “Rusya” ve “komünizm” algısının ortaya konulması amaçlanmaktadır.Item Definition of Turkey’s National Interests in the Early Cold War Era: Divergence and Convergence between DP and RPP in the 1950s(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Kasapsaraçoğlu, Murat; Siyasal Bilgiler FakültesiNational interest is a widely debated concept in the IR literature while analyzing foreign policies of states. This paper analyzes Turkey’s national interests in the 1950s and argues that they were hard to define commonly for all and there were convergence as well as divergence between the government and the opposition in the definition of national interests. As a result, despite the continuity, specifically, in the development of Turkish-American relations and the Middle East policy in the first half of the decade, Middle East and Cyprus policies in the second half caused split between two sides. Such an argument can be regarded as a contribution to the third way in the literature mainly divided by the “continuity vs rupture” debate in Turkish foreign policy and definition of national interests between Democrat Party (DP) and Republican People’s Party (RPP).Item Uluslararası Siyaset Sosyolojisi ve Güvenlik: Küresel Terörizm, Sınır Güvenliği ve Vatandaşlık Örnekleri(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Baysal, Başar; Karakaş, Uluç; Sula, Çağla Lüleci; Siyasal Bilgiler FakültesiUluslararası İlişkiler literatüründeki geleneksel yaklaşımlara yöneltilen en önemli eleştirilerden bir tanesi, bu yaklaşımların dünya siyasetinin sosyal doğasını ihmal ettiği üzerinedir. Uluslararası ilişkileri sosyolojik perspektiften incelemek üzere daha önceden önemli girişimlerde bulunulduysa da Uluslararası İlişkiler disiplinine sosyoloji ve sosyal kuramı entegre etmenin kazançları üzerinde sistematik bir şekilde duran ilk yaklaşım Uluslararası Siyaset Sosyolojisi olmuştur. Bu çalışma, Uluslararası Siyaset Sosyolojisi yaklaşımının disipline katkılarını ve bu yaklaşımın güvenlik literatürü ile olan ilişkisini ortaya koymayı hedeflemektedir. Bu amaçla, öncelikle literatürün kapsamlı ve eleştirel bir taramasını yapıp, dayandığı temelleri, yöntemsel ve kuramsal iddialarını ve güvenlik ile olan ilişkisini ortaya koymaktadır. İkinci olarak, Uluslararası Siyaset Sosyolojisi’nin küresel terörizm, sınır güvenliği ve vatandaşlık konularına yaptığı ampirik katkıları incelemektedir. Sonuç bölümünde ise, Uluslararası Siyaset Sosyolojisi’nin sınırlarının olup olmadığı ve akademik dünyada nasıl bir yankı uyandırdığı ortaya koyulmaktadır.Item Free Trade and Democratization: The Ominous Link in the Case of Egypt(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Cevheri, Ertuğrul; Siyasal Bilgiler FakültesiThis article shall examine the frequently studied relationship between free trade and democratization by taking Egypt as the case study. Egypt has gradually removed barriers against free trade over the years but unlike the claims of some studies in the literature, economic development stemming from free trade policies did not transform Egypt into a country with a more pluralist political system. The reason that trade liberalization has not been instrumental in Egypt’s democratization is related with the fact that Egypt’s trade liberalization policies were designed, negotiated and implemented by a small group of politicians who happened to have close ties with the business world and in some cases, they directly hailed from the business world. Naturally, these policies merely reflect narrow crony capitalist interests, at the expense of other social classes, particularly the middle class. Thus, as far as the Egyptian example is concerned, the relationship between free trade and democratization could be labelled as ominous since middle classes are generally regarded as instrumental in the formation a democratic system and trade liberalization or neoliberal economic policies in general have been pursued to the detriment of middle class Egyptians.Item Uluslararası Politikada Büyük Güçlerin Meşruiyet Arayışı ve İki Aşamalı Oyun(Ankara Üniversitesi, 2019-12-06) Cavlak, Hakan; Topaloğlu, Seyhan; Siyasal Bilgiler FakültesiHer ne kadar tüm devletler uluslararası sistemin egemen ve eşit birer aktörüyseler de; bunların sistem içindeki etkinlikleri genellikle sahip oldukları güç nispetinde sınırlanmaktadır. Diğer bir ifade ile bir devlet ne kadar güçsüzse o kadar sınırlandırılabilir, ne kadar güçlüyse o kadar sınırlandırılamaz olur. Ancak, çağımızdaki büyük güçler, örneğin ABD ve Rusya, kendilerine meydan okuyacak veya hesap sorabilecek bir güç bulunmamasına rağmen gerçekleştirdikleri uluslararası eylemlerde hep bir meşruiyet arayışı içerisinde oluyorlar. Bu çalışmanın temel amacı bu arayışın nedenini anlamaktır. Bunun için ABD’nin 2003 Irak ve Rusya’nın 2015 Suriye müdahaleleri örnek vakalar olarak ele alınmış. Bu vakalar Putnam’ın İki Aşamalı Oyun teorisine ara değişken olarak meşruiyet kavramının eklenmesi ile oluşturulan model ışığında anlaşılmaya çalışılmıştır.