Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Dergisi
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Dergisi by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 455
Results Per Page
Sort Options
Item Pisidia Antiokheia Aedilicus Kilisesi’nden bebek ve çocuk iskeletlerinde saptanan patolojilerin antropolojik açıdan değerlendirilmesi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Usta, N. Damla Yılmaz; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiPisidia Antiokheia antik kentindeki Aedilicus Kilisesi’nde 2015 yılında yapılan kazılarda kilisenin ana nefinde 5 mezar açığa çıkarılmıştır. MS 6. – 10. yüzyıllar aralığına tarihlendirilen mezarlardan üçü; iki bebek ve bir çocuğa aittir. Söz konusu mezarlardan bebek ve çocuk iskeletleri üzerinde yürütülen bu çalışmada, dişlerde ve iskelette gözlemlenebilen patolojilerden yola çıkılarak onların yaşamlarında maruz kaldıkları fizyolojik baskıların belirlenmesi, sağlıklarına ve dolayısıyla büyümelerine etki eden etmenlerin anlaşılması amaçlanmıştır. Bu amaçla bebeklerin ve çocuğun diş sürme aşamalarına göre ölüm yaşları belirlenmiş, uzun kemiklerinin diyafiz ölçüleri alınmış, diş ve iskeletlerindeki patolojik bulguları tespit edilmiştir. Antropolojik incelemelere göre bebeklerden biri (Güney Mezarı 1) yaklaşık 9 aylık, diğeri (Mezar 4) yaklaşık 18 aylık, çocuk (Mezar 1) ise yaklaşık 6 yaşındadır. Dokuz aylık olan bebeğin (GM1) kafatası, yüz ve uzun kemiklerindeki bulgular, C vitamini eksikliği olarak tanılanan iskorbüt hastalığını işaret etmektedir. On sekiz aylık olan diğer bebeğin (Mezar 4) incelenebilen kafatası kemiklerindeki porotik hiperostosis demir eksikliği anemisiyle ilişkilendirilmiştir. Sözü geçen bebeğin, süt dişlerinin 1 ve 2 ölçeklerinde aşınması bir süredir ek gıdalarla beslendiğini düşündürmektedir. Diğer yandan 6 yaşındaki çocuğun (Mezar 1) vücut kemiklerindeki anomaliler yaşamında muhtemelen Serebral palsiden (SP) kaynaklanan bir engeli olduğunu işaret etmektedir. Bebek ve çocukların hepsinde uzun kemiklerinin büyümesinde gerilik tespit edilmiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde bulgular; Aedilicus Kilisesi’ndeki bebeklerin, çocukların ölümlerine yol açan nedenler hakkında kesin sonuçlar sağlamasa da muhtemelen kötü beslenme, yetersiz anne bakımı gibi sosyokültürel örüntülerin ve ilişkili çevresel koşulların olumsuz etkilerini sergilemektedirItem Iasos (Erken Bizans) ve Camihöyük (Helenistik-Roma) kazıları iskelet toplulukları üzerinde karşılaştırmalı element analizi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Usta, Nalan Damla Yılmaz; Başoğlu, Okşan; Erdem, Onur; Kural, Cahit; İzci, Yusuf; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesiİskelet kalıntıları üzerinde yapılan element analizleri, eski insanların diyetlerine giren besinler ve yaşadıkları ekolojik ortamın yanı sıra söz konusu toplum hakkında da çeşitli veriler sağlar. Erken Bizans Dönemi Iasos Kazısı (Muğla, Milas, Kıyıkışlacık Köyü) örnekleri üzerinde yürütülen bu çalışmada element analizi yöntemiyle diyet, sağlık, çevresel özellikler, ekonomik yapı ve kültürel örüntüler gibi çeşitli açılardan iki toplum arasındaki farklılıkların ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Bu amaçla Iasos örneklerinden 36 bireyin kaburga kemiğinde Atomik Absorpsiyon Spektroskopi (AAS) yöntemi ile demir (Fe), bakır (Cu), magnezyum (Mg), manganez (Mn), molibden (Mo), kurşun (Pb), çinko (Zn) ve nikel (Ni) eser elementlerinin düzeyleri araştırılmıştır. Sağlanan veriler, ayrı bir çalışmada yayımlanan Helenistik-Roma Dönemi Camihöyük Kazısı (Kayseri, Bayramhacı Köyü) bulgularıyla karşılaştırılmıştır. Biri denizel diğeri ise karasal iklimde bulunan iki toplumun iskelet kalıntılarındaki element düzeyleri üzerinde yapılan değerlendirmeler; Iasosluların deniz ürünlerine, Camihöyük insanlarının ise tahıllara dayalı diyete sahip olduklarını ortaya koymuştur. Kemiklerde kurşun ağır metalinin birikmesi, her iki toplumun da muhtemelen ekolojik ortamıyla ve besinleri hazırlayış biçimleri gibi kültürel özellikleriyle ilişkili görülmüştür.Item Dilkaya (Orta Çağ) insanlarının sağlık yapısı(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Şahin, Serkan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmanın materyalini oluşturan iskelet kalıntıları Van/Dilkaya kazılarından elde edilmiştir. Dilkaya Höyüğü Van’ın Edremit ilçesine bağlı Dilkaya Köyü’nün batısında Van Gölü kıyısında yer almaktadır. Çalışmanın amacı Dilkaya Orta Çağ Toplumu’nun patolojik olarak incelenmesi ve elde edilen verilerin diğer Anadolu toplumlarıyla karşılaştırılması sonucunda toplumun sağlık yapısının belirlenmesidir. Dilkaya toplumunda 319 birey paleopatolojik açıdan incelenmiş ve topluluğun yaşam biçimi ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Toplumda en az bir omurunda osteartrit görülen erişkinlerin oranı %82,05’dir. Toplumda en az bir omurunda schmorl nodülü görülen erişkinlerin oranı ise %89,74’tür. Erişkin bireylerin eklemlerinde osteoartrit görülme oranı %52,56’dır. Dilkaya OrtaÇağ Toplumunda en az bir ekleminde ya da omurunda yaşam biçimine bağlı olarak gelişen patoloji görülen erişkin bireylerin topluma oranı %97,44’tür. Omurlarda ve eklemlerdeki yaşam biçimine bağlı olarak gelişen patolojiler en fazla erkek bireylerde gözlemlenmiş ve görülme oranının yaşla birlikte artış gösterdiği belirlenmiştir. Patolojik lezyonların her yaş/cinsiyet grubunu etkilemesi, enfeksiyonel hastalıkların fazla görülmemesi ve osteoartritin genç yaşlardan itibaren görülmeye başlanması gibi verilerden hareketle Dilkaya Orta Çağ Toplumu’nun tarıma dayalı bir ekonomiye sahip, beslenme açısından görece iyi durumda ve diğer Anadolu toplumlarına kıyasla göreceli olarak daha hijyenik yaşam koşullarına sahip bir köy topluluğu olduğu düşünülmektedir.Item Kültürel Kimlik Sorunsalı: Görecelik mi, Evrenselcilik mi? Yoksa Uzlaşı mı?(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Nar, Mehmet Şükrü; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKüreselleşme ekseninde kültür ve kimlik tartışmaları önemli bir gündemi oluşturur. Tartışmaların odak noktası ise kültürel görecelik ve evrenselcilik arasındaki ikilemin kültürel kimlikler üzerinde nasıl bir etkisinin olduğudur. Küreselleşme politikaları ile bir taraftan farklı kimliklerin önem kazanmasına ortam hazırlanır, diğer bir taraftan ise yerel kimlikler üzerinden küresel bir kimlik siyaseti ortaya çıkarılmak istenir. Bu yaklaşım ayrımıyla küreselleşme, hem kültürel farklılıkları destekler hem de öngörülemeyen şekilde evrensel kültür değerlerini vurgulayarak kendi içerisinde çelişkiye neden olur. Bu şekliyle kültürel kimlikler, günümüz toplumsal anlayışın önemli bir sorunsalı olarak kabul edilir. Ancak küreselleşmenin neden olduğu sonuçlar birlikte düşünüldüğünde, bu ikilem bir ilişkiyi ve bağlılığı zorunlu kılar. Çünkü küreselleşme süreci doğası gereği, ne tamamen ulus-kimlik yapısının yıkımına ne de yerel kimliklerin tam anlamıyla evrimini tamamlamasına izin verir. Ancak, ilerleyen dönemlerde ortak bir uzlaşının sağlanamaması, görecelik ile evrenselcilik arasındaki söylenegelen kaotik durumu iyice karmaşık hale getirebilir. Bunun sonucu ise zaten sorunsal olan kültürel kimlikler daha da sorunlu hale gelebilir. Bu çalışmanın amacı görecelik ve evrenselcilik anlayışı üzerinden kimlikleri, özelde kültürel kimlik kavramını önemli bir sorunsal olarak tartışma konusu etmektir.Item Kentsel kimliğin inşası bağlamında toplumsal hafıza ve tarih yazımı: Bartın örneği(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Işık, Sefer Yetkin; Gezgin, Ulaş Başar; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu makale Batı Karadeniz kıyısında küçük bir kent olan Bartın’a ilişkin bir etnografik araştırmaya dayanmaktadır ve küçük bir liman kasabasının XIX. yüzyıldan XX. yüzyılın ortalarına kadar süren yaklaşık yüz yıllık ekonomik gelişiminin, 1980’lerden sonra küresel ölçekte değişen ekonomi-politikteknolojik koşulların etkisi altında yerel düzeyde de üretim ilişkileri, üretim tarzı ve üretim araçlarının dönüşme sürecinin günümüzde kentte yaşayanların anlatılarına nasıl yansıtıldığı hakkındadır. Resmi ve gayri resmi konumları işgal eden yerel aydınların Bartın’ın il olduğu 1991’den sonra giderek artan kent kimliği inşası olarak tanımlanabilecek entelektüel girişim ve çabaları kentin tarihi üzerine odaklanır ve ortak bir tarih ve kent imgesi oluşturmaya çalışılırken nelerin hatırlamaya değer olduğu, geçmişin hangi imgelerle hatırlandığı farklı mesleklerden, sınıflardan ve yaşlardan kentlilerin anlatımlarında bir ideolojik çeşitlilik oluşturmaktadır. Görüşmelerde ortaya çıkan, hatırlanmaya değer ve/veya anlamlı olana dair farklı yaklaşımlar, bir yandan sınıfsal ve eş zamanlı öte yandan kentin üretim ilişkileri ve tarzının dönüşümünü yansıtan, yani tarihsel/paradigmatik farklılaşmayı ortaya koymaktadır. Araştırmada, 19 Bartınlının tarihsel anlatıları bir araya getirildi ve kentsel imgelerin oluşturulması ve kimlik inşası bağlamında yorumlandı.Item Anadolu’da iklime bağlı kıtlık afeti ve risk yönetimi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Varol, Nehir; Selimoğlu, Eda; Gültekin, Timur; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAfet, ekonomik ve sosyal kayıplara neden olan, sosyal hayatı kesintiye uğratan ve ani olarak gelişen ve yerel kapasite ile üstesinden gelinemeyen olaylar olarak tanımlanır. Doğa kaynaklı ya da insan/teknoloji kaynaklı afetler aynı zamanda yavaş gelişen ve ani gelişen afetler olarak da sınıflandırılmaktadır. İklim değişiklikleri, kuraklık, çölleşme ve bu süreçlere bağlı olarak gelişen kıtlık afeti de yavaş gelişen afetler sınıfında değerlendirilebilir. Dünya coğrafyasının birçok bölümünde insanoğlunun varoluşundan bu yana yaşanan kıtlık afeti dönem dönem Anadolu topraklarında da etkili olmuştur. Kıtlık, uzun süre yiyecek yetersizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Yağışların azlığı ile su kaynakları azalmaya başlar ve kuraklığın etkisi artmaya başlar. Kıtlık, açlık ve susuzluk ciddi sonuçlara neden olabilir. Anadolu tarihi dönemler boyunca, özellikle yağışların azlığı ve çekirge istilaları nedeniyle kıtlık afetine maruz kalmıştır. Hatta efsaneler, destanlara konu olan önemli kıtlıklar göç olgusunu da beraberinde getirmiştir. İnsan göçü, din, kültür, ekonomi, savaş, terör ve afet gibi faktörlerle gerçekleşmektedir. Genellikle bu göçler zorunlu nedenlerle ortaya çıkmış, yiyecek bulma arayışından ya da diğer türden afetlerden kaynaklanmıştır. Kuraklık ve buna bağlı oluşan kıtlık iklim değişikliklerinin hızlanması ile artış göstermektedir. Bu çalışmada kıtlık afeti kavramı, türleri, tarihte yaşanan kıtlık olayları anlatılmış ve kıtlık afetine karşı alınabilecek önlemler ve risk yönetimi tartışılmıştır.Item Frequency of three-rooted mandibular permanent molars in Anatolia from the middle ages to the present(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Alkan, Yarenkür; Sağır, Seçil; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiTeeth are among the structures of the skeleton which are most resistant against external effects. It has also been put forth in population, family and twin studies examining the impacts of genes and the environment that tooth development is generally affected less from environmental factors and that it has a significant genetic component. It is possible to understand the biocultural kindredship relations, oral health, relationship between oral health and life style and nutritional habits by taking metric measurements from tooth, examining pathologic formations or variations. In our study, three-rooted mandibular permanent molars have been examined from among the root variations in teeth and it has been examined whether there has been any change in Anatolia from the past to the present. Three different populations were examined in our study; two of which were from the Medieval Period and one was current population. It is known that teeth variations differ geographically and that three-rooted mandibular permanent molars are of Asiatic origin. Whereas three-root was not observed in the first molar teeth in our current population, it was observed that the ratio of three-root in the second molar teeth declined significantly from the past to the present. It has been determined in studies carried out on different populations in Turkey that no significant changes have been observed between Anatolian populations of the past and today’s populations and that the ratios are close to each other.Item Türkiye’nin Erken-Orta Miyosen Equidae (Perissodactyla - Tek Toynaklılar) Bulguları ve genel revizyonu(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Mayda, Serdar; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAnchitheriinae kökeni Kuzey Amerika olan günümüzde Equidae’ye ait soyu tükenmiş bir alt familyadır. Bu gruba ait Anchitherium günümüzden yaklaşık 20 milyon sene önce deniz seviyesindeki global düşüşe paralel olarak Kuzey Amerika’dan Bering Boğazı boyunca Asya’ya ve oradan Avrupa’ya yayılmıştır. Orta Erken Miyosen’den (MN3) Erken Geç Miyosen’e (MN9) kadar da ilgili coğrafyada yayılım göstermiş olan dönemin en yaygın üç parmaklı atıdır. Özellikle, karakteristik olarak seman içermeyen alçak taçlı (brakyodont) ve lofodont diş yapısına sahip olması ile nemli ve kapalı orman ortamlarına adapte olduğu düşünülmektedir. Bu çalışma kapsamında Anchitheriinae üyelerinin Anadolu’daki kayıtlarının kronolojik olarak revizyon gerçekleştirilmiştir. Başta Orta Miyosen yaşlı Bursa-Paşalar ve Ankara-Çandır lokalitelerinden olmak üzere mevcut türler ile Muğla-Çatakbağyaka, Muğla-Sarıçay, Çanakkale-Nebisuyu ve Kütahya-Sofça lokalitelerinde bulunan Anchitherium örnekleri öncel çalışmalardaki sistematik tayinleri göz önüne alınarak revize edilerek bu çalışma kapsamında yeniden yorumlanmıştır.Item Erken Tunç (I-II) Çağı Tatıka yerleşiminin hayvansal geçim ekonomisi(Ankara : Ankara Üniversitesi, 2019) Baykara, Derya Silibolatlas; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDicle vadisinin güneyinde, Şırnak ili Güçlükonak ilçesine bağlı Koçtepe Köyü yakınındaki düzlükte yer alan Tatıka, Ilısu ve HES Projesi kapsamında kazılmıştır. Seramik buluntulara göre Tatıka, MÖ 3000- 2700 yılları arasına tarihlendirilmiştir. Bu çalışma kapsamında, üç kazı sezonundan (2013-2015-2016) ele geçen toplam 1542 hayvan kemiği incelenmiştir. Toplanan hayvan kemiklerinin tümü Erken Tunç (ETÇ) (I-II) dönemine aittir. Genel olarak memeli faunası incelendiğinde koyun-keçi, domuz ve sığır kemiklerinin sayıca fazla olduğu anlaşılmıştır. Yabani hayvanlar ise az sayıdadır. Çalışmada, başlıca evcil türler için epifiz kaynaşmasına bakılarak yaşlandırma yapılmıştır. Bölgesel olarak karşılaştırma yapıldığında, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da benzer amaçlarla koyun, keçi ve sığır yetiştiriciliğinin yapıldığı anlaşılmıştır. Domuzların çevresel olarak elverişsiz ortamlarda yetiştirilmediği ancak Tatıka’da et sağlayıcısı bu türün faunada ikinci sırada temsil edildiği görülmüştür. Logaritmik Boyut Endisi karşılaştırmasında, Tell Beydar yerleşiminin ölçümleri kullanılmıştır. Koyun ve keçilerin boyutlarının Tell Beydar’da daha büyük iken domuzların daha küçük boyutta oldukları anlaşılmıştır. Sığırların boyutları ise iki Erken Tunç yerleşiminde oldukça benzerdir.Item Akgüney İskelet Toplumu Dişlerinin Paleopatolojik Açıdan İncelenmesi(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Şarbak, Ayşegül; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGeç Roma-Erken Bizans Dönemine tarihlendirilen Akgüney toplumu Sinop ilinde yer almaktadır. Çalışmanın amacı Akgüney toplumu dişlerini paleopatolojik açıdan inceleyerek toplumun sağlık yapısını belirlemektir. Dişler antik dönem toplumlarının beslenme ve sağlık yapılarının ortaya konulmasında en önemli materyallerdendir. Bu nedenle Akgüney toplumuna ait 170 bireye ait 631 diş paleopatolojik açıdan incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda toplumda %9,12 oranında diş çürüğü, %28,98 oranında diş taşı,%40,29 oranında hipoplasya görülmüştür. Ayrıca toplumda %7,82 oranında antemortem diş kaybı, %41,43 oranında alveol kaybı, %1,16 oranında apse tespit edilmiştir. Toplumdaki aşınma oranına bakıldığında ise en çok orta (3) dereceli diş aşınması gözlemlenmiştir. Akgüney toplumunun diş çürüğü diş taşı, hipoplasya oranı çağdaş toplumlarına yakın bir değerdedir. Diş sağlığını ve ağız hijyenini yansıtan patolojik olgulardan biri olan apse ise çağdaş toplumlardan biraz daha düşüktür. Aşınma derecesi ise yine çağdaş toplumlara yakın değerde olduğu görülmektedir. Sonuç olarak Akgüney toplumunun beslenmesinde karbonhidratlı besinlerin olduğunu gösterirken, diş taşı, antemortem diş kaybı ve alveol kaybı oranları ise toplumun ağız hijyeninin ve diş sağlığınınçok da iyi olmadığını göstermektedir.Item Amasya İnsanlarında (Roma Dönemi) Sağlık Yapısı(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Kırmızıoğlu, Pınar Gözlük; Akbacak, Hanife; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi1992-2012 yılları arasında Amasya Müze Müdürlüğü başkanlığında Amasya İli ve çevresinde Roma Dönemi ile tarihlendirilen arkeolojik alanlarda yapılan kurtarma kazıları neticesinde, toplam 56 bireye ait iskelet kalıntıları ele geçirilmiştir. Bireylerin 2’si (%3,57) bebek, 11’i (%19,64) çocuk, 15’i (%26,79) kadın, 13’ü (% 23,21) erkek olarak tanımlanmış ve 15 bireyde (%26,79) yeterli cinsiyet kriteri bulunamadığı için cinsiyetleri belirlenememiştir. Bireylere ait iskelet kalıntılarının paleopatolojik analizleri sonucunda, bu bireylerde travma (kırık), osteoartrit, ankilozan spondilit, rhomboid fossa, osteofit ve schmorl nodülü gibi lezyonlara rastlanmıştır. Bu çalışmada, Roma Dönemi’nde Amasya İli ve çevresinde yaşamış bu insanların sağlık yapısına ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır.Item Farklı Yürüyüş Hızlarında Adım Uzunluğundan Boy Tahmini(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Kılıç, Işık Ecem; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGüvenilir bir kimliklendirmenin gerçekleştirilebilmesi için, boy cinsiyet etnik köken ve ölüm anındaki yaş önemlidir. Bu araştırma olay yerini terk eden zanlının kimliklendirilebilmesi için elde herhangi bir kalıntı olmadığı durumlarda zanlı sayısını azaltabilmek adına suç mahallinde bulunan ayak izleri arası adım uzunluğundan suçlunun boyunu tahmin edebilmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışma Başkent Üniversitesi öğrencisi olan ya da Başkent Üniversitesi personel kadrosunda görev yapan 104 erkek 102 kadın toplam 206 birey üzerinde yürütülmüştür. Katılımcıların yaşları 18 ile 49 arasında değişmektedir. Tüm katılımcılardan boy ve ağırlık ölçümlerinin yanı sıra ayak uzunluğu ölçümleri ve iki farklı hız için tek adım ve çift adım uzunlukları ölçülmüştür. Yürüme hızları erkek katılımcılar için 3,3 km/s ve 5,3 km/s, kadınlar içinse 2,7km/s ve 4,7 km/s olarak belirlenmiştir. Kadınlarda boy ile adım uzunlukları arasında değişen zayıf ancak istatistiksel olarak anlamlı ilişki tespit edilmiştir (r = 0,300 – 0,384). Benzer şekilde, erkeklerde de boy ile adım uzunlukları arasında değişen zayıf ancak istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur (r = 0,255 – 0,333). Ancak adım uzunluğundan yola çıkarak boy tahminine gidilen bu çalışmada elde edilen regresyon eşitliklerini açıklayıcılık kat sayılarının çok düşük olduğu gözlenmiştir. Sonuç olarak tek adım ve çift adım uzunluklarının boy tahmini için uygun bağımsız değişkenler olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Item Kalkınma Antropolojisinin Kuramsal Eleştirisi(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Sezener, Alper; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışmada, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının mahiyeti, içeriği ve antropoloji ile sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı arasındaki ilişki tartışılmıştır. Ayrıca, sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı temelinde hayata geçirilen ulusal ya da uluslararası projelerin antropolojik açıdan değerlendirilmesi ile ilgili kuramsal arka planın ne olması gerektiğine de değinilmiştir. Bu çerçevede, kalkınma retoriğinin geçirdiği tarihsel ve sosyal değişimin toplumlar ya da topluluklar üzerindeki etkisinin, modernleşme ve sanayileşme süreçleri kapsamında değerlendirilmesi ve kalkınma pratiklerinin karşılaştırmalı olarak incelenmesi antropolojinin temel meselelerinden biri olarak ele alınmıştır.Item İzmir’de 2011-2018 Yılları Arasında Gerçekleştirilen Mezar Açma İşlemlerinin Hukuki ve Adli Antropolojik Esaslara Uygunluk Açısından Değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Yetik, Bahar Demirci; Sağır, Mehmet; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGömülmüş bir cesedin postmortem muayene için mezardan çıkartılması işlemine “Mezar Açma” veya “Feth-i Kabir” denir. Türkiye’de mezar açma, ceza soruşturma veya kovuşturması sırasında sık uygulanmayan, oldukça önemli bir işlemdir. Bu işleme ihtiyaç duyulmasının nedenleri arasında; ölü muayenesi yapılmadan ve defin ruhsatı düzenlenmeden gömülme, şüpheli ölüm-zehirlenme ile hekim hatası-ihmal iddiaları sayılabilir. Bu çalışmayla İzmir’de 2011-2018 yılları arasında otopsisi yapılan ceza soruşturma ve kovuşturmalarına yönelik mezar açma işlemlerinin, hukuki ve adli antropolojik esaslara uygunluk açısından değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda, Adli Tıp Kurumu İzmir Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesi’nce otopsileri yapılan olguların mezar açma tutanakları değerlendirilmiştir. Çalışmamızda 42 erkek (%63,6) ve 24 kadın (%36,4) olmak üzere 66 olgu yer almaktadır. Postmortem süre ortalama 364,93 gün olarak hesaplanmıştır. Mezar açma nedenlerinde en yüksek oran % 45,5 ile (n=30) “ölü muayenesi-otopsi yapılmadan ve defin ruhsatı düzenlenmeden gömülme”dir. 4 (%6,1) olguda cesetlerin tamamen iskeletleştiği tespit edilmiştir. Mezar açma işlemlerinde, cesetlerin çıkartılması ve gerekli delillerin toplanması bir ekip işidir. Her olgunun kendine has özellikleri olmakla birlikte, hepsinde ortak bazı prensiplerin uygulanması ve ihtiyaç durumuna göre farklı alanlarda uzman kişilerin bilgi ve tecrübelerinden faydalanılması gerektiği, özellikle iskelet incelemelerinde adli antropoloji uzmanının görüş, öneri ve katkılarının yapılan incelemeye büyük değer katacağı düşüncesindeyiz.Item Kent Parklarda Kullanılan Donatıların Standartlara Uygunluğunun Belirlenmesi: Ankara Örneği(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Önal, Sibel; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKentsel donatılar kullanıcılar için kenti yaşanabilir ve algılanabilir hale getirmektedir. Donatılar kentlere olduğu gibi parklara da kimlik kazandırmaktadır, bu nedenle donatıların bir süreklilik göstermesi ve parkın kimliğiyle uyumlu olması gereklidir. Araştırmanın konusunu Ankara’da yer alan Altınpark, Gençlik Parkı, Göksu Parkı ve Seğmenler Parkı oluşturmaktadır. Araştırmanın amaçlarından biri, Ankara’daki kent parklarında kullanılan oturma birimleri, çöp kutuları ve aydınlatma elemanlarının TSE standartlarına uygunluğunun belirlenmesidir. Çalışmada kullanıcıların da donatılarla ilgili görüşlerinin alınması için 1091 (533 erkek ve 558 kadın) kullanıcıya kullanıcı memnuniyeti anketi uygulanmıştır. Araştırma sonucunda parklarda kullanılan aydınlatmaların tümünün standarda uygun olduğu ancak oturma birimlerinin bazılarının ve çöp kutularının çoğunluğunun standartları karşılayamadığı saptanmıştır. Anket sonuçlarına göre kullanıcıların oturma birimlerini sayı olarak yetersiz buldukları, Seğmenler Parkı dışında çöp kutularını sayı olarak yeterli buldukları belirlenmiştir. Parkların tümünde aydınlatmayı yeterli bulan kullanıcılar aynı zamanda parklarda kendilerini güvende hissetmektedirler. Yapılacak olan çok disiplinli bir araştırma ile donatıların tasarımında kullanılacak olan antropometrik veri tabanının oluşturulmasının önem arz ettiği kanısındayız. Böylece kentsel donatılar, okul sıraları, ofis mobilyaları gibi yaşamın her alanında kullanılan eşyaların tasarımı için ülkemize ait standartlar belirlenebilecektir.Item Antropolojide Non-invaziv Görüntüleme Yöntemleri(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Gülhan, Öznur; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiSon yıllarda görüntüleme teknolojilerinde meydana gelen yeni bilimsel keşifler ve yönlendirmeler, antropoloji araştırmalarında da oldukça önemli gelişmelerin meydana gelmesini sağlamıştır. Bu yeni bilimsel keşiflerin en önemlilerinden biri 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyılın başlarında keşfedilen radyolojik görüntüleme yöntemlerinin antropoloji araştırmalarında kullanılmaya başlanmasıdır. Bu yöntemler; bir nesnenin hem iç hem de dış özelliklerini, incelenen örneğin kendisini tahrip etmeden doğru sanal temsillerini oluşturarak incelenmesini sağlamaktadır. Bilgi teknolojilerindeki bu gelişmeler, antropolojik çalışmalar için yeni araştırma fırsatları yaratmış ve Sanal antropoloji olarak adlandırılan yeni bir alan gelişmiştir. Böylece, dijital görüntüler antropolojik araştırmalarda her geçen gün daha fazla kullanım alanı bulmaktadır. Bu makale, hâlihazırda antropolojik araştırmalara dâhil edilen konvansiyonel radyografi, bilgisayarlı tomografi veya Mikro-BT ve ayrıca X-ışını içermeyen manyetik rezonans görüntüleme ve ultrason gibi çeşitli non-invaziv görüntüleme yöntemlerinin temel kullanımlarını gözden geçirerek bu yöntemlerin antropolojik çalışmalara nasıl fayda sağladığını ve gelecekteki potansiyellerini tartışmayı amaçlamaktadır.Item Skeletal System Problems in Anthropology, Archaeology and Art History Professionals(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Aytek, Ahmet İhsan; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiAnatolia has been settled by numerous civilizations and many excavations uncover the traces of these civilizations. Excavation is a hard labor and some part of this hard work are performed by anthropologists, archaeologists and art historians. This can affect the skeletal systems of the workers after a long period of labor in excavations. In order to see wheteher physical activity has an effect, a survey was designed. The aim of the study is to reveal the most common skeletal system problems and their reasons in these professionals. A 20-questions-survey was applied to 303 academicians and museum staff who actively attend archaeological and paleontological excavations. The Google Forms application was used to apply the survey and its automatic statistic program yields the descriptive statistics for the research. The results reveal that working in excavation conditions cause effective skeletal system problems, especially in vertebral bones. 208 of 303 participants declare vertebra related problems, whereas 71 of them were diagnosed with herniated disc. These problems are seen in the later ages in the field work and therefore can be related with excavation conditions. Working in relatively short excavation periods and with a low budget, anthropologists, archaeologists and art historians have to overwork in little time. This is the major cause of working in unsuitable body postures. Nevertheless, a new strategy of the Ministry of Culture and Tourism plans to extend the excavations for the whole year with more professional workers to provide a chance to reduce skeletal system problems in anthropologists, archaeologists, art historians.Item Biyolojik Uzaklığın Belirlenmesinde Ölçülemeyen Diş Özellikleri Verilerinin Analizi: Geçmiş Anadolu Toplulukları Özelinde AnthropMMD Yönteminin Denenmesi(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Akbaba, Ali; Özkan, Mustafa; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiToplumların biyolojik uzaklıklarının belirlenmesinde başta genetik çalışmalar olmak üzere, linguistik, antropometrik, osteometrik, odontometrik ve antroposkopik birçok farklı veri kaynağından yararlanılmaktadır. Genetik çalışmalar, ciddi bir altyapı gereksinimi ve yüksek maliyetinden dolayı dışarıda bırakılacak olursa biyolojik uzaklık çalışmalarında ölçülemeyen diş özellikleri diğer iskelet özelliklerine göre birçok avantaja sahiptir. Bu avantajlar, çok etkenli bir kalıtıma (genetik, epigenetik ve çevresel) sahip olmaları, cinsiyetler arasında anlamlı bir farklılık göstermemeleri, tutarlı bir sağ ve sol çene tarafı farklılığının olmaması, gözlem içi ve gözlemciler arası uyumu sağlayan standart bir kaydetme sistemine (Arizona State Üniversitesi Dental Antropoloji Sistemi / ASUDAS) sahip olmalarıdır. Ölçülemeyen diş özelliklerinin tanımlanması ve derecelendirilmesi için geliştirilen sistem ve standartla birlikte elde edilen verilerin doğru bir şekilde analiz edilmesi için kullanılan istatistiksel yöntemler (Mean Measure of Divergence / MMD, Mahalonobis D2) ve bu yöntemlerin uygulandığı programlar da (R, SPSS, C++) oldukça önemlidir. İlgili bu çalışmada da amaç Anadolu örnekleri özelinde, MMD istatistiğini temel alarak R programlama dili üzerinde geliştirilen AnthropMMD paket programının özelliklerini ve grafiksel kullanıcı arayüzünün avantajlarını göstermek ve elde edilen sonuçları tartışmaktır. Bu amaçla “AnthropMMD” paket programı Topaklı (TP / Nevşehir), Klazomenai (KLZ / İzmir), İzmir Demir Çelik Limanı (İDÇ / İzmir) ve Batı Limanı (BTL / İzmir) kazılarından çıkarılan iskeletlerin ölçülemeyen diş özellikleri verilerinin bir bölümü kullanılarak denenmiştir. Sonuç olarak, diğer programlardan farklı olarak AnthropMMD paket programının ve bu programın grafiksel kullanıcı arayüzünün hem gerekli istatistiklerin hesaplanmasında hem de elde edilen verilerin grafikleştirilmesinde büyük kolaylıklar sağladığı görülmüştür. Elde edilen sonuçlar, henüz genetik verileri olmayan ilgili toplulukların, dönemsel yakınlıkları ve coğrafik konumları dikkate alındığında tahmin edilen biyolojik uzaklık ilişkileri ile tutarlıdır.Item Obesity and Body Image of Women and Men in Iran-Tabriz(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Gültekin, Timur; SHAHVIRDI, Leila; ALIZADEH AGHDAM, Mohammad Bagher; ACITAŞ, Şükrü; ŞENOĞLU, Birdal; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiThe aim of this research is to determine the rates of obesity in men and women in Iran Tabriz and to reveal the relationship between obesity and body sensation. Within the scope of this aim, height, weight and Body Mass Index values were collected from individuals on a total of 1000 individuals, 562 women, 438 men, who live in Iran-Tabriz. In addition, a questionnaire was applied to reveal the body perception of these individuals. According to the findings of this research, the average value of BMI was 26,27 for men and 26,59 for women. In our study, Turkish men and women in Iran were found to be overweight compared to men and women in other studies. In general, it has been observed that goiter, blood pressure, sugar, brain-arteries and calcification are more common in women and only cardiovascular diseases are seen in men. Obese people have lower self-esteem and body sensation than those who have normal weight. In this study, the average value of body sensation is 144,10 for males and 136,86 for females. Positive trends were determined in our sample according to the scale. It was determined that between the ages of 12-29 and 40-49, there was a significant difference in body perception between male and female individuals.Item Prof. Dr. Mehmet Yaşar İşcan (1943 Kahramanmaraş - 2019 Florida): Antropoloji’nin Emeritus Profesörü(Ankara Üniversitesi, 2019-12-20) Aka, Sema; Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi2019 yılında kaybettiğimiz Prof. Dr. Mehmet Yaşar İşcan'ın biyografisidir.