Sık görülen ruhsal hastalıklarının tedavisinde ankara üniversitesi tıp fakültesi psikosomatik servisi uygulamaları: tanımlayıcı bir çalışma

Abstract

Sık görülen ruhsal hastalıklar olan depresyon ve anksiyete bozuklukları toplumun %2-6’sını etkilemektedir. Sık görülen ruhsal bozuklukların tedavisinde anemi, tiroid bozuklukları genel tıbbi durumların santral sinir sistemi hastalıklarının ise klinik uygulamada akılda tutulması önemlidir. Bu çalışmada sık görülen ruhsal hasatlıklar tanısıyla izlemde olan ancak tedaviye yanıtın yetersiz olması veya yanıtın olmaması nedeniyle Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Psikosomatik servisinde yatırılarak tedavileri düzenlenmiş hastaların dosya verileri geriye dönük olarak incelenmiştir. Çalışmanın amacı tedaviye yanıtsız bu hasta grubunun sosyo-demografik ve klinik özelliklerinin belirlenmesidir. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikosomatik servisine depresyon, anksiyete bozuklukları, obsesif kompulsif bozukluk, somatofom bozukluklar gibi sık görülen ruhsal hastalık tanılarıyla Eylül 2017- Haziran 2018 tarihleri arasında kabul edilen hastalar (n=60) çalışmaya alınmıştır. Hastalar 12’şerli gruplar halinde yatırılarak 2 aylık kat programı içerisinde yer alan aktiviteler ve grup ve bireysel terapiler ve ilaç tedavileri uygulanarak takip edilmiştir. Sosyodemografik veriler, anamnezden elde edilen klinik belirtiler, serum vitamin B12 ve TSH düzeyi ve kranial MR raporları analizler için kullanılmıştır. İstatiksel analizler için SPSS 21.0 kullanılmış olup p<0,05 anlamlı kabul edilmiştir. Depresif belirtiler en sık gözlenen belirti grubudur. Taciz öyküsü ile kadın cinsiyet arasında, geçmişte şiddete maruz kalmak ve depresif belirtiler arasında, ailede ruhsal hastalık varlığı ile anksiyöz belirtiler arasında anlamlı ilişki tespit edilmiş olup diğer klinik veriler ve sosyodemografik veriler arasında anlamlı ilişki tespit edilmemiştir(sırasıyla p=0,025; 0,021; 0,012). Laboratuar verileri ile diğer değişkenler arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmemiş olup fronta beyaz cevherde hiperintensite varlığı toplam belirti sayısı ile ilişkili bulunmuştur (p=0,022). Sonuç olarak psikiyatrik hasta grubunu sadece ruhsal anlamda değil hem biyolojik yani organik hem de sosyal anlamda bütüncül bir şekilde değerlendirmek hekimlik nosyonunun bir parçası haline gelmelidir. Ancak bu şekilde bir yaklaşımla hastaların tedavisi bütüncül olarak yapılmış olacaktır.

Description

Keywords

Depresyon, anksiyete

Citation