Browsing by Author "AKAR, Nejat"
Now showing 1 - 4 of 4
Results Per Page
Sort Options
Item ERKEN MİYOKARD İNFARKTÜSLÜ HASTALARDA MİYOSİT ENHANCER FAKTÖR 2A (MEF2A) GEN VARYANTLARININ İNCELENMESİ(2006) AKAR, Nejat; Tıp FakültesiKoroner arter hastalığı ve bunun en önemli komplikasyonlarından olan miyokard infarktüsü, gelişmiş ülkeler için ölüm nedenlerindendir. Bu hastalıkla ilgili bilinen genler ve genetik risk faktörleri sınırlı sayıdadır. Bu genlerden birisi, MADS (MCM1 Agamous Deficiens Serum Response Factor) gen ailesinin bir üyesi olan MEF2 genidir. İnsan genomunda MEF2 proteinin dört üyesi; MEF2A, MEF2B, MEF2C ve MEF2D vardır. MEF2 proteini, spesifik kas gelişimiyle ilgili DNA ve promotor dizilerine bağlanır. MEF2A kromozomda 15q26 lokalize olmuştur. MEF2A mRNA'sına fare erken embriyogenez aşamasında kan damarlarında fazla miktarlarda rastlanır. Ayrıca MEF2A protein üretimine, postcoitumun 8.5 haftası dolaylarında embriyonik damar hücrelerinde rastlanmıştır. MEF2A protein sentezi, vasküler endotel büyüme faktör reseptörü 2 ve Von Willebrand faktör (endotelyal hücre markırı) üretimleriyle paralel olduğu görülmüştür. MEF2A'nın damar vasküler gelişimde bir markır ve damar morfolojisi oluşumunda etkili bir faktör olabileceği düşünülmektedir. MEF2 proteini N-ucunda MADS ve MEF2 domeinini içerir. Bu bölge, DNA'da A/T'ce zengin baz dizilerine bağlanmadan, diğer kofaktörlerle ilişkiden ve dimerleşmeden sorumludur. C-ucunda ise transkripsiyon aktivasyon ve protein lokalizasyonundan sorumlu bölgeleri içerir. MEF2A proteini farklı dokularda aktivite göstermek için fosforlanma bölgelerine sahiptir. MEF2A üzerinde yapılan çalışmada, Mİ ile ilişkili olabilecek ekzon 11'de 21 baz çiftlik bir delesyon ve ekzon 7'de P279L değişimi tanımlanmıştır. Ekzon 11'de çoklu glutamin ve prolin tekrar polimorfizmlerine rastlanmıştır. Bu polimorfizlerin beyaz ırkta Mİ ile ilişkili olmadığı bulunmuştur. İspanya Popülasyonun'da, 279L allelinin Mİ ile ilişkili olduğu bulunmuştur. 279L allelini taşıyan kişilerin Mİ geçirme riskinin kontrol grubuna göre üç kat daha fazla olduğu gösterilmiştir (p=0.009). Bu çalışmadaki amacımız, erken MI maruz kalmış bireyleri bulunduran ailelerde ve erken Mİ geçirmiş hastalarda MEF2A gen varyantlarını incelemekti. Tüm ekzonlar SSCP tekniği uygulanarak tarandı ve sonra anormal bulunan bantlara dizi analizi yapıldı. Türk Popülasyonunda, MEF2A geninin allelik veya genotipik frekansları anlamlı bulunamadı.Item İDRARDA İKİ BOYUTLU SIVI KROMATOGRAFİ AYRIM TEKNİĞİ KULLANILARAK AMİLOİD PROETİNİN TESBİTİ(2007) AKAR, Nejat; Tıp FakültesiAilevi Akdeniz Ateşi (AAA: Familial Mediterranean Fever: FMF), otozomal resesif olarak kalıtılan genetik bir hastalıktır. Daha çok Akdeniz kökenli Sefardik Yahudiler, Ermeniler, Türkler ve Araplarda görülmektedir (1). Bu toplumlarda taşıyıcılık oranı oldukça yüksektir. Ermeniler ve Sefardik Yahudilerinde taşıyıcı sıklığı sırasıyla 1/7 ile 1/5 olarak hesaplanmıştır (2). FMF'den sorumlu gen genomda 16p13.3 bölgesinde yer almaktadır. Bu gen üzerinde yapılan çalışmalarda temel üç farklı yanlış anlamlı, amino asit değişikliği yaratan mutasyon (M694V, V726A ve M680I) tanımlanmıştır (3). Toplumumuzda M694V mutasyonu %51, M680I mutasyonu %14, V726A mutasyonu ise %9 oranında görülmektedir (4). FMF; periton, sinoviya veya plevrayı tutarak ateşli serözal inflamasyon yapan ve tekrarlayan ataklarla seyreden, şiddetli karın, göğüs veya eklem ağrılarıyla kendisini gösteren bir hastalıktır. Birbirinden bağımsız iki ayrı klinik tablosu vardır. Birincisi, ani başlayan ve kısa süreli karın, göğüs veya eklemlerde ağrı ile birlikte amiloidoz görülmesi, diğeri ise genç yaşta bile böbrek yetmezliğine neden olabilen böbrek amiloidozu görülmesidir (5). Türk FMF'li hastalarda görülen klinik bulguların oranı, ateş (%92.5), peritonit (%93.7), plörezi (%31.2) ve artrit (%47.4) olarak belirtilmiştir (6). Yukarıda belirtilen birbirinden bağımsız iki klinik tabloda dikkat edilmesi gereken ortak nokta amiloidozun görülmesidir. M694V mutasyonun amiloidoz gelişiminde rol oynadığı düşünülse de, Türk FMF hastalarında sadece bu mutasyon değil, diğer mutasyonların da amiloidoz oluşumunda rolü olduğu belirtilmiştir (7). FMF'in en önemli komplikasyonu amiloidozdur. Fibriler yapıdaki Amiloid A (AA)'nın çeşitli organ ve dokularda ekstraselüler olarak birikimi ile ortaya çıkar. AA, amiloidozun sekonder formunu oluşturur (8). Serum Amiloid A (SAA), karaciğer başta olmak üzere hepatosit, monosit ve fibrositlerden sentezlenen bir akut faz proteinidir (9). SAA'nın akut faz izotipleri SAA1, SAA2 ve SAA3 olmak üzere üç farklı gen tarafından kodlanmaktadır. Amiloid fibrilogenezinde esas rolü SAA1'in oynadığı düşünülmektedir (10). FMF amiloidozu daha çok böbrekleri etkilemektedir. Nefrotik sendrom gelişimi sonucunda böbrek yetmezliği ortaya çıkar. Böbrekler dışında; karaciğer, dalak, mide-bağırsak ileri evrelerde ise kalp,akciğer, tiroid ve testislerde amiloid birikimi görülmektedir (11). Klinik belirtiler erken yaşlarda ortaya çıkar. Amiloidozdan meydana gelen ölümler 40 yaşın altındaki vakalarda %90, 10 yaşın altındaki vakalarda ise %6 oranındadır (8). Hemodiyaliz ve renal transplantasyon, amiloidli hastaların yaşam sürelerini uzatmaktadır (12). Kolşisin, amiloid lişiminde doğrudan etkilidir. Amiloid fiberlerinin organizasyonuna ve değişik dokularda birikimlerine ngel olabilir. Amiloidozun erken evrelerinde ise amiloid gelişimini durdurduğu gösterilmiştir (13). FMF tanısı alan bireylerde amiloid tespitinin yapılması hastalığın ilerlemesi ve tedavi açısından önemlidir. FMF ataklarını gösteren fakat amiloid tespiti yapılamayan kişilerde klinik ve tedavi yönünden sıkıntı çekilmektedir. Bu kişilerde amiloid roteininin gerçekten var olup olmadığı veya eser miktarda bulunuyorsa bugün için kullanılan biyokimyasal metodlarla tespit edilemediği durumlarda yeni geliştirilmiş proteomiks yöntemleri ile tespit edilebilir mi sorularına cevap vermenin klinik açıdan hastalığın tedavisine yön verecek önemde olduğunu düşünmekteyiz.Item Prothrombin G20210A GEN değişiminin plazma proteinleri üzerine etkisinin proteomik analizler ile değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri, 2010) ÖZEL DEMİRALP, Duygu; AKAR, Nejat; Tıp FakültesiVenöz tromboembolizm (VTE) morbidite-mortalite oranları yüksek olabilen ve batı toplumunda 1-2/1000/yıl sıklığında görülen bir klinik tablodur. Derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli (PE) aynı klinik tablonun farklı evreleri olarak değerlendirildiğinden, genel olarak venöz tromboembolizm olarak (VTE) adlandırılmaktadır. Genel populasyona göre thrombofilik hastalarda protrombin 20210 G/A mutasyonu taşıma sıklığı %1-2/%6-12 olarak bilinmektedir ve VTE için 3-5 kat risk getirmektedir. Literatüre göre; bazı inflamasyon ile ilişkili abundant proteinlerin ve polimorfik akut faz proteinlerinin serum konsantrasyonlarının artışı inflamasyon ile ilişkisi olan; aterosklerosis, eklem iltihabı, kalple ilgili hastalıklarda ve VTE‟ de teşhis edilmiştir. Prothrombin geninde 20210 pozisyonunda yer alan G/A mutasyonu, mRNA‟da 3‟ okunmayan poliadenilasyon bölgesini etkilemektedir ve VTE için risk faktörü olarak tanımlanmıştır. Proje kapsamında, adı geçen gen değişiminin hasta ve kontrol gruplarının plazma protein profilinde oluşturduğu farklılıkların belirlemesi amaçlanmıştır. Bu amaçla yapılan çalışmada gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) ile hasta (130) kontrol (130) grupları protrombin 20210 nükleotid değişimleri açısından taranmıştır. Mutasyon taşıyan ve taşımayan hasta/kontrol grupları oluşturulduktan sonra koagulasyon kaskatının bu basamağında etken mekanizmanın anlaşılması amacı ile proteomik çalışmalar kapsamında iki boyutlu jel elektroforezi ile protein profillenmesi ve kütle spektrometresiyle proteinlerin kimliklendirilmesi (PMF) yapılmıştır. Çalışmaya dahil edilen farklı hasta ve kontrol grupları arasında altı farklı abundant proteinin ifadesinin genotipe bağlı değişim gösterdiği tespit edilmiştir.Item TROMBOZ GEÇİREN VE GEÇİRMEYEN FAKTÖR V LEİDEN TAŞIYICILARINDA FARKLI GEN POLİMORFİZMLERİN ARAŞTIRILMASI(2010) AKAR, Nejat; Tıp Fakültesi; KARABIYIK, Afife (Ortak Yazar); EĞİN, Yonca (Ortak Yazar)Koagülasyon mekanizmasında Faktör V 1691G-A, Protrombin 20210 G-A, MTHFR 677 C-T, FV 4070 A-G, FV 6533 T-C, FV -426 G-A ve EPCR ins23bç mutasyonları tromboz açısından risk faktörleridir. Bu çalışmada, belirtilen gen değişimleri 0-18 ile 70 ve üzeri yaş grubuna ait sağlıklı kontrol ve hastalarda taranmıştır. FV Leiden mutasyonunun 0-18 ile 70 ve üzeri yaş gruplarında tromboz açısından risk getirdiği saptanmıştır. MTHFR 677 C-T mutasyonuyla birlikteliğinin 0-18 yaş grubunda tromboz açısından risk getirdiği gözlenmiştir. Diğer gen değişimleri ile ise anlamlı bir fark bulunmamıştır.