Ankara Üniversitesi Akademik Arşiv Sistemi:

  • Üniversitemiz Akademik ve Kültürel Mirasını toplama, saklama ve geniş kitlere duyurmak amacını taşır
  • Üniversitemiz akademik çıktılarını uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar
  • Etkisini artırmak için telif haklarına uygun şekilde Açık Erişime sunar

Ayrıca Üniversitemiz Önlisans, Lisans ve Yüksek Lisans ders notlarına Açık Ders Malzemeleri sistemi üzerinden erişebilirsiniz.

Akademik Arşiv Sistemi farklı bölümlerden oluşur:

  • Dergiler = Bu kategoride Ünivrsitemizde yayınlanan dergilere ulaşabilirsiniz
  • Kitaplar= Üniversitemizde yayınlanan kitapları bu kategoride bulabilirsiniz.
  • Gazeteler= Geçmişten günümüze bazı gazetelerin, bazı sayıları sizi tarihte bir yolculuğa çıkarıcak.
  • Tezler= Yüksek Lisans, Doktora ve Uzmanlık Tezleri bu kategori altında yer almaktadır.
  • Daha binlerce kaynak açık, ücretsiz, bir tık yakınınızda...
  •  

    Communities in DSpace

    Select a community to browse its collections.

    Now showing 1 - 5 of 8

    Recent Submissions

    Item
    Türkiye- İsrail İlişkileri ekseninde Türkiye’nin Orta Doğu Politikası Ve Filistin meselesine yaklaşımı (1948-1958).
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Duran, Mehmet Ali
    Türkiye açısından Orta Doğu, Arap toplumlarıyla beraber İsrail’i de içine alan, komşuluk ilişkileri içerisinde olduğu tarihsel ve kültürel olarak pek çok ortak unsurun paylaşıldığı bir coğrafyadır. Türkiye Cumhuriyeti devleti, Cumhuriyet’in ilanı sonrası devleti yapılandırma ve rejim inşa sürecinde Türkiye’nin ulusal çıkarları sistemin ve bölgenin istikrarı üzerinde şekillenmiştir. Bu durum II. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye’nin genel olarak Orta Doğu ve özelde de Filistin politikası Batı ile paralel gelişmiş ve Soğuk Savaşın dinamikleriyle şekillenmeye devam etmiştir. 14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail’in kuruluşuyla birlikte bölgesel ve uluslararası gelişmeler ışığında Türkiye, Müslüman ülkeler arasında İsrail’i tanıyan ilk devlet olmuştur. Bu durumun ortaya çıkmasına Türkiye’nin Batılı Devletler ile olan ilişkileri ve ABD’nin Türkiye-İsrail arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi yönündeki çabaları etki etmiştir. Bu sebeple Türk dış politikası, Ortadoğu’da ve Filistin’de yaşanan olaylara karşı Batı eksenli bir yaklaşımın sonucu şekillenmiştir. Bu bağlamda gerek Filistin ile gerek İsrail ve diğer bölge ülkesi Arap devletleriyle olan ilişkilerinde önemli inişler ve çıkışlar yaşanmıştır. Bazı dönemlerde İsrail yanlısı denebilecek politikalar izleyen Ankara, bazen de açık bir şekilde Arap ülkelerinden ve Filistin’den yana bir tavır sergilemiştir. Bu bağlamda konu Türk arşiv belgeleri temelinde, süreli yayınlar ve telif eserler ışığında ele alınarak objektif şekilde ortaya konulmaya çalışılmıştır. In the context of Türkiye, the Middle East is a region that encompasses Arab societies and Israel, sharing numerous historical and cultural commonalities within the framework of neighboring relations. The Republic of Türkiye, in the process of structuring the state and establishing the regime following the proclamation of the Republic, has been shaped by the national interests of Türkiye, which is based on the stability of the system and the region. This perspective persisted in Türkiye's post-World War II Middle East policy, especially regarding Palestine, evolving in parallel with Western developments and influenced by the dynamics of the Cold War. On May 14, 1948, with the establishment of Israel, Türkiye became the first Muslim country to recognize Israel amidst regional and international developments. This recognition was influenced by Türkiye's relations with Western countries and the efforts of the United States to develop relations between Türkiye and Israel. Consequently, Turkish foreign policy has been shaped as a result of a Western-oriented approach to events in the Middle East and Palestine. In this context, Türkiye has experienced significant fluctuations in its relations with Palestine, Israel, and other Arab states. Ankara, at times, pursued policies that could be described as pro-Israel, while at other times openly displayed a stance in favor of Arab countries and Palestine. In this regard, the subject was addressed objectively, based on Turkish archival documents, periodicals, and copyrighted works to shed light on the matter.
    Item
    1960-1980 dönemi tarih ders kitaplarındaki kadın portreleri
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Yılmaz, Duygu
    Lise Tarih ders kitapları, gençlerin geçmişi anlamalarına ve yorumlamalarına yardımcı olan önemli kaynaklardır. Öğrencilere geçmişteki olayları, süreçleri ve toplumları anlamaları için temel bilgiler sunan bu kitaplar, tarih boyunca yaşanan olayların nedenlerini, sonuçlarını ve etkilerini öğrencilere aktararak onlara olayları tarihi bir perspektiften değerlendirme yeteneği kazandırır. Ayrıca, Tarih ders kitapları, öğrencilerin kültürel miraslarını keşfetmelerine, farklı medeniyetlerin ve toplulukların yaşam tarzlarını anlamalarına ve tarihi süreçlerin günümüz dünyasındaki yansımalarını değerlendirmelerine olanak tanır. Lise Tarih ders kitaplarında yapılan incelemelerin, kadınların tarihsel süreçler içindeki rolünü ve temsillerini de kapsaması önemlidir, çünkü bu şekilde öğrencilerin tarihî olayları daha kapsamlı bir perspektiften değerlendirmeleri ve cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlenmeleri sağlanabilir. “Tarih Metinlerindeki Kadın Portreleri” başlıklı bu çalışma kapsamında, 1960-1980 yılları arasında kullanılan Lise I, II ve III. sınıf Tarih ders kitaplarında kadın betimlemeleri incelenmiştir. Söz konusu ders kitapları, Antik Çağ’dan 20. yüzyıla kadar geçen süre içerisinde kurulan medeniyetlerin siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini işlemektedir. Kitaplarda Osmanlı Devleti ile Avrupa ve Amerika’da gelişen olaylar ayrı ayrı ünitelerde ele alınmıştır. Kadın figürü ise genel olarak mitoloji, sosyal hayat, eğitim, toprak idaresi, kültürel yapı gibi temel konu başlıklarında geçmektedir. Çalışma sonucunda, altı lise tarih ders kitabı üzerinde, kadın görünümlerine ilişkin çıkartılan 10 ayrı tema (kadın kimliği) üzerinde toplamda 165 kodlama yapılmıştır. Bu kodlamaların sonuçları, ders kitaplarında kadına çok az yer verildiği ve kadın karakterlerin geçtiği yerlerde ise ikinci planda olduğu ve cinsiyet rolleriyle yer alan kadının çoğunlukla nesnesel bir şekilde ele alındığı sonuçlarına ulaşılmıştır.
    Item
    Tarihçi Efdaleddin Bey’e göre Osmanlı’da devlet ve ihtilal
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Taştekin, Serap
    Osmanlı Tarihçisi Efdaleddin Tekiner, Mülkiye Mecmuası’nda yayımlanan ve on makaleden oluşan Osmanlı’da İhtilaller yazı dizisi, Küçük Osmanlı Tarihi kitabı ve Halil-i Ahmer adlı eserlerinde “Osmanlı ihtilalleri” söylemiyle yeniçeri isyanlarını yazmıştır. Bu araştırmada Efdaleddin Bey’in adı geçen eserlerde ihtilal kavramına yüklediği anlam üzerinden yönetim, devlet ve askeri isyan algısı ele alınmıştır. Bu makale, üzerine çok fazla çalışılmış ihtilal ve isyan kavramlarını etraflıca değerlendirip, ayrımlarını ve siyasi teorideki içeriklerini ele almaz, Efdaleddin Bey’deki ihtilal algısı ve belirlediği kapsamıyla sınırlı kalır. Nitekim Efdaleddin Bey, yeniçeri isyanlarını içerik açısından düzeni bozmaya yönelik hareketler; onları etkisiz hale getirmek amacıyla gerçekleştirilen müdahaleleri ise devletin selameti düşünülerek alınan tedbirler olarak tanımlar. Efdaleddin Bey, sıklıkla merkezdeki güç çatışmalarında taraf olan, bazı zamanlar sefere çıkmak veya talim yapmak istemeyen, çoğunlukla da askeri düzendeki yeniliklere karşı çıkan yeniçerilerin isyanlarını hem devlet aklından kopuk hem de kamu hukukunun dışında değerlendirir. Efdaleddin Bey’e göre padişahlar, devletin selameti adına siyaseten katl yaptıkları gibi, zaruret durumunda kimi zaman doğru vakti bekleyerek; kimi zamansa hızlı bir şekilde isyan edenleri cezalandırır. İsyanların devlet bürokrasisi içindeki, saray yönetimi mücadelesindeki grupların çatışmasına taraf olarak yapıldığı durumlarda isyancı yeniçeriler declasse (sınıfsızlaşmış) değil, bilakis askeri gücünü idari kuvvete dönüştüren bir topluluktur. Dolayısıyla yeniçeri isyanları düzeni bozmaya yönelik ihtilal hareketleridir.
    Item
    Karakol cemiyetinde bir tekke şeyhi: Atâ efendi (1883-1936)
    (Ankara Üniversitesi, 2024) İnce, Merve Kübra
    Millî Mücadele yıllarında Özbekler Tekkesi’nin postnişinde bulunan Şeyh Atâ Efendi(1883-1936) Karakol Cemiyetine mensup olması ile Millî Mücadele’de önemli rol oynamıştır. Şeyh Atâ Efendi başında bulunduğu Özbekler Tekkesini Karakolcuların çeşitli faaliyetlerinde kullanmalarına müsaade etmiştir. Özbekler Tekkesi Karakol Cemiyeti’nin İstanbul-Anadolu arasındaki faaliyetlerini gerçekleştirirken kullandığı gizli merkez konumuna gelmiştir. Karakolcular için bir misafirhane, hastane, cephane, postane teşkilatı olarak hizmet vermiştir. İstanbul’dan Anadolu’ya geçmek isteyen Millî Mücadele yanlılarına ev sahipliği yapmıştır. İstanbul’dan Anadolu’ya geçiş için oluşturulan kara yolu “Menzil Hattı’nın” başlangıç noktası Özbekler Tekkesi’dir. Şeyh Atâ ve Karakolcuların birlikte yaptıkları kaçış planları doğrultusunda güvenli ortam oluşturulduğunda Tekke aracılığıyla Anadolu’ya silah, cephane ve eleman kaçırılmıştır. İsmet İnönü, Saffet Arıkan, Halide Edip Adıvar, Mehmet Akif Ersoy ve dönemin önde gelen asker, bürokrat ve aydınları Ankara’ya Şeyh Atâ aracılığıyla geçmişlerdir. Bu çalışmada Karakol Cemiyeti mensuplarından Özbekler Tekkesi şeyhi Atâ Efendi’nin Millî Mücadeledeki rolü değerlendirilecektir. Millî Mücadele kahramanlarından biri olan ancak adı unutulan Şeyh Atâ Efendi bu çalışma ile tekrar hatırlatılacaktır.
    Item
    Erken Cumhuriyet Türkiyesin’de antropoloji ve öjeni
    (Ankara Üniversitesi, 2024) Yaşar, Hakan; Sinin , Süleyman
    Öjeni, nüfusun beden ve zekâ bakımından sağlıklı unsurlarının yani makbul görülenlerin sayısını arttırırken güçsüz, sağlıksız ve engelli gibi istenmeyen insanların sayısını azaltmak anlamına gelmektedir. Antropoloji bilimine göre ise öjeni, her anlamda hastalıklardan arındırılmış ve sağaltılmış insan toplumunu ya da ırkı yaratmayı amaçlayan pratik ve kavramsal yaklaşımların tümüne verilen isimdir. 20. yüzyılın başından II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar öjeni, birçok ülkede tartışıldı ve pozitif ve negatif yönleriyle farklı alanlarda uygulandı. Söz konusu dönemde öjenik politikaların tartışıldığı ve çeşitli sahalarda uygulamaya konulduğu ülkelerden biri de Türkiye’ydi. Öjeni düşüncesi II. Meşrutiyet Dönemi’nden itibaren Türkiye’de aydınlar ve bilim insanları tarafından farklı boyutlarıyla yoğun olarak tartışılmaya başlandı. II. Meşrutiyet Dönemi’ne kıyasla Erken Cumhuriyet Dönemi’nde antropoloji çalışmalarının da bir öjeni pratiği olarak yapıldığı görülmektedir. Bu doğrultuda Türk Antropoloji Müessesesi bünyesinde yapılan kafatası ölçümleri, antropometrik anketler ve kan grubu incelemeleri dönemin birçok devletiyle kıyaslandığında çok daha geniş kapsamlı birer öjeni pratiğiydi. Bu çalışmanın amacı da Erken Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinde antropoloji alanında uygulanan öjenik politikaların neler olduğunu ve hangi amaçlarla hayata geçirildiğini ortaya koymaktır. Ayrıca çalışmada antropoloji alanındaki söz konusu öjeni pratiklerinin negatif mi yoksa pozitif mi olduğu da sorgulanmaktadır.